Sorunu sor hemen cevaplansın.
Edat Örnekleri Nedir
“ile” Edatı
“Araç, alet, neden, zaman, birliktelik” ilgisi kurar.Ankara’ya uçakla giderler. (araç)
Bizi boş vaatlerle kandırdılar. (araç)
Hasan yaşlı annesiyle oturuyordu. (beraberlik)
Arabanın gürültüsüyle irkildi. (neden)
Baharla birlikte leylekler de geldi. (zaman)
Çocuk ile›çocukla
Araba ile›arabayla
Sözünüzü balla kesiyorum. (araç)
Yar ile sohbet ne güzel. (birliktelik)
Not: “ile” kelimesi “ve” gibi kullanılırsa bağlaç olur.
Bir kola ile simit aldım. (kola ve simit)
Soyut bir kelimeyle öbekleşirse edat değil “durum zarfı” olur.
Öfkeyle kalkan zararla oturur. (nasıl, öfkeli ve zararlı)
Sevinçle boynuma sarıldı. (nasıl, sevinçli bir hâlde, durum zarfı)
“gibi” edatı
Benzetme edatlarındandır.
Yalın hâldeki kelimelerle birlikte kullanılır.
Benzetme, eşitlik anlamları katar.
Adamın demir gibi bileği vardı. (sıfat, benzetme)
Kurşunlar, yağmur gibi yağıyordu. (zarf, benzetme)
Uyandığı gibi yataktan fırladı. (zarf, anında, zaman anlamı katmış)
O anda utançtan ölecek gibiydi. (isim, yüklem)
Onun gibisi nerede bulunur? (isim, özne)
Şöyle garip bencileyin. (benim gibi)
Kadınsı bir gülüşü vardır onun. (kadın gibi)
“sanki” edatı
Benzetme edatıdır.“san” ve “ki”nin birleşiminden oluşmuştur.
Bu edatı bulunduran cümlelerde “sanmak, zannetmek” anlamları vardır.“benzetme, uyarı, sözüm ona, sözde, inanmama” anlamları katar.
Sanki gece olmuş. Gibi, öyle zannedersin
Biri kapıyı çalıyor sanki. gibi, öyle zannediliyor
Sanki bütün kabahat benim. sözde, inanmama, öyle zannediliyor
Aldın da ne kazandın sanki? uyarı, ne kazandığını sanıyorsun?
Gelseydi ne olurdu sanki? ne olacağını sanıyordu ki?
Sanki bu da mı güzel? Öyle mi sanıyorsun?
Kısa öyküde daha başarılı sanki öyle gibi.
Not: “sanki” edatıyla “gibi” edatı bir arada kullanılırsa anlatım bozukluğu ortaya çıkar:
Sanki beni dövecek gibiydi. (yanlış)
“Beni dövecek gibiydi.” ya da “Sanki beni dövecekti.”
“kadar, -E kadar” edatları
Benzetme edatlarındandır.
Yalın hâldeki veya –E yönelme eki almış kelimelerle kullanılır.
“kadar” şeklinde kullanıldığında üzerine ek alabilir.
Biz de onlar kadar başarılıyız. (eşitlik, benzerlik, ölçüsünde)
Gül kadar güzelsin. (benzerlik)
Mektubu okuyunca köyünü görmüş kadar sevindi. (gibi)
Bir ton kadar kömür almış (ölçü, aşağı yukarı)
Yüz kadar asker evin önünden geçti. (ölçü, aşağı yukarı)
Biz bu kadarına da alışığız. (isim)
İçmiş kadar olduk. (zarf)
Ne kadar güçlü bir adam... (zarf)
Evin deniz kadar havuzu var. (sıfat)
Vefasızlığın bu kadarını da görmemiştim. (isim, ad tamlamasında tamlanan)
“kadar” kelimesi zarf tümleci de yapar, edat tümleci de:Dershaneye kadar gidelim. (edat tümleci)
Akşama kadar çalıştık. (değin anlamında, zarf tümleci)
“için” edatı
-“Amaç, neden, özgülük, görelik, karşılık” bildirir.
-“Hakkında, nedeniyle, yüzünden, maksadıyla” anlamlarını ifade eder.
-Yalın hâldeki ya da iyelik eki almış kelimelerle birlikte kullanılır.
-İsim olarak kullanıldığında üzerine ek alabilir.
Bu edatla kurulan söz öbekleri, cümlede genellikle edat tümleci olarak kullanılır.Çalışmak için başvurdu. (amacıyla, başvurunun amacı, sebebi)
Sınavı kazanmak için çalışmak gerekir. (sınavı kazanmanın şartı)
Sıkıldığı için dışarı çıktı. (neden, dışarıya çıkmanın sebebi)
Bu ayakkabıyı babam için aldım (özgülük)
Bu iş için kaç lira ödedin? (karşılık)
Senin için sorun yok tabi. (görelik)
Bizim için ne diyorlar? (hakkımızda)
Sizin için üç kişilik yer ayrıldı. (aitlik)
Tüm bu hazırlıklar bizim içindi. (isim, yüklem)
Vatan için ölenler yüreğimizde yaşarlar. (amaç, özne)
Bu ayakkabıyı babam için aldım › babama aldım.
Uyumak için odasına çekildi›uyumak üzere
Senin için iyi bir gündü›sana göre
Ne için söyledin sanki?›ne diye
“üzere, üzre” edatları
“Amaç, koşul, zamanda yakınlık, gibilik” anlamları katar.Sorunu halletmek üzere gidiyorum. (amaç, için)
Kitabı yarın vermek üzere alabilirsin. (şartıyla, koşul)
On dakika konuşmak üzere kürsüye çıktı. (için, amaç)
Acele edin, güneş batmak üzere. (zamanda yakınlık)
Konuştuğumuz üzere yarın buluşacağım. (gibilik)
Tam da yola çıkmak üzereydik.
“-E göre” edatı
Yönelme hâl ekiyle birlikte kullanılır, yani bu eki almış kelimelerden sonra gelir.
Kendi üzerine de ek alabilir.
Başbakana göre enflâsyon düşük. (açısından)
Ayağını yorganına göre uzat. (bakarak, ölçüsünde, uygunluk, kadar)
Allah dağına göre kış verir. (uygunluk)
Anlatılanlara göre ikisi de suçluymuş. (bakılırsa, yönünden)
Siz bana göre daha gençsiniz. (karşılaştırma)
Kemal, Hasan’a göre daha uzundu. (karşılaştırma)
Bana göre ayakkabınız var mı? (uygunluk)
Bence bu iş burada biter. (bana göre)
“karşı” edatı
“-E” yönelme hâl ekiyle kullanılarak “için, hakkında, yönelme, ilgili olma” anlamları katar.Edebiyata karşı ilgim vardı. (hakkında, yönelik)
Denize karşı bir balkonu var. (yönelik)
Yağmur sabaha karşı yeniden başlamıştı. (doğru)
Sabaha karşı uyuyabildim. (zarf öbeği)
Not: “karşı” kelimesi isim ve sıfat olarak kullanılabilir; birleşik fiil yapabilir.
Karşı köyde akrabaları vardı. (sıfat)
Derenin karşısına geçtik. (ad)
Her söylenene karşı çıkıyor. (birleşik fiil)
“diye” edatı
Amaç ve neden ilgileri kurar.Terfi edeyim diye yağcılık yapıyor. (amaç)
Yağmur yağıyor diye dışarı çıkmadı. (neden)
“doğru” edatı
Yönelme eki ile birlikte kullanılarak yön bildirir.Ormana doğru yürüdük.
Bana doğru bakıyor.
Akşama doğru geldiler. (zarf öbeği)
Ad, sıfat ve zarf da olabilir. Bu durumlarda edat değildir.Bana doğruyu söyle. (isim)
Doğru söze ne denir? (sıfat)
Lütfen doğru oturun. (zarf)
“dolayı, ötürü” edatları
Ayrılma hâl ekiyle birlikte neden ilgisi kurar.Zayıflıktan dolayı sık sık hastalanıyor.
Çalışmadığından ötürü canı sıkılıyor.
Sıkıldığımdan dışarı çıktım.
“karşın, rağmen“ edatları
Yönelme ekiyle birlikte karşıtlık ilgisi kurar.
Çok uğraşmama karşın başaramadım.
Tanımamasına rağmen onu takdir ediyordu.
“beri” edatı
“-dEn” ayrılma hâl ekiyle birlikte eylemin başlangıç yerini ve zamanını belirler.Dün akşamdan beri görülmedi.
Okuldan beri hiç susmadı.
Yıllardan beri bu köyde yaşamaktalar.
Kar, sabahtan beri yağıyor.
Beride bir adam duruyor. (isim)
Beri taraf oldukça dikenli. (sıfat)
Biraz beri gel. (zarf)
“yalnız” edatı
İsim, sıfat, zarf ve bağlaç olarak kullanılabilen bu kelime “sadece, bir tek” anlamına gelmek şartıyla edat olarak da kullanılabilir. Bu yönüyle diğer kelime türlerinden ayırt edilebilir.
Bir ömür boyu yalnız yaşadı. (tek başına, zarf)
Biz bu dünyada hep yalnızız. (tek başına, isim)
Parkta oturan yalnız adam onun babasıydı. (tek, sıfat)
Meyveler güzel, yalnız biraz renksiz. (ama, bağlaç)
Cebinde yalnız yol parası vardı. (sadece, edat)
Beni yalnız sen anlarsın. (sadece, bir tek)
“ancak” edatı
“yalnız, sadece, özgülük, sınırlandırma, olsa olsa” anlamları katar.
Seni ancak ebediyyetler eder istiab (sadece)
Onu ancak para ilgilendirir. (sadece, bir tek)
Bu işten ancak Hasan Usta anlar. (sadece)
Bu kömür ancak üç ay yeter. (en fazla, olsa olsa)
Sabah çıktılarsa akşama ancak gelirler. (belki, ihtimal)
“değil” edatı
İsim cümlelerinin yüklemini olumsuzlaştırır.
Yolumu kesen bu değildi.
Olumsuz eylem cümlelerini olumlu; olumluları da olumsuz yapar:
Bu haberi duymamış değiliz. duymuşuz
Bu haberi duymuş değiliz. duymamışız
“mi” edatı
-Soru edatıdır.
-Farklı anlam ilgileri kurar.
-Ek alabilir.
Babanız İstanbul’dan döndü mü? (soru)
Onu gördüm mü sinirleniyorum. (zaman)
Sıcak mı sıcak bir havaydı. (pekiştirme)
Çalıştın mı her şeyi başarırsın. (koşul)
Tarih: 2013-12-29 22:00:00 Kategori: Edebiyat
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.